“Bebeğinize neden uyku eğitimi vermemelisiniz” üzerine bir yazı…
BEBEKLERE NEDEN UYKU EĞİTİM İLE VERİLEMEZ?
Belki çok yorgunuz. Belki tek başına bir bebeğe bakabilmek bu denli yalnızlaştığımız bir hayatın içinde çok zor. Onun uyuması ile bulabildiğimiz vakit, bizim çevreden bulamadığımız bir destek oluyor bize. Belki de desteklerimiz var, ama çok daha kolay uykuya dalabileceğine, bunu da öğretebileceğimize inanıyoruz. Belki neyin doğru olduğuna karar veremiyoruz, ancak etrafta “otorite” olarak kabul ettiğimiz sesler, bize “özgüven gelişimi için kendi odasında ve yalnız uyumalı”, “ebeveyni yanında olmasa da kendini güvende hissetmeli”, “yeteri kadar uyumaz ise gelişimi geride kalır”, “yalnız kalmayı öğrenmelidir”, “kendi kendine uyumayı desteğiniz olmadan da öğrenebilir” gibi cümleler ile yükseliyor. Nice sosyal medya hesabında bunu “başaran” aile ve bebeklerle dolu boy boy fotoğraf ve haberler görüyoruz.
Peki, gerçekten böyle mi? Gerçekten özgüven gelişimi bu şekilde mi sağlanır? Korkuları ve kaygıları ile baş edebilmesi için uyku eğitimi verilmeli? Tek başına da güvende hissetmesi için anne ve babası ile yatmamalı mı? Yalnız kalmak eğitim ile öğrenilebilir mi?
“Güvenli bağlanma” konusu tüm bu sorulara yanıt olacaktır, ancak bağlanma konusunu kitabımda detaylı bir şekilde aktardığım için, bu defa yanıtı beyin ve sinir bilimi üzerinden vereceğim.
Bebeğin Beyninde Neler Oluyor?
3 Katmanlı Beyin Modeli
Belki Paul Mclean’in 3 katmanlı beyin modelini duymuşsunuzdur. Çok basitleştirilmiş haliyle beynin 3 katmanını aktaran bu modelde, sürüngen beyin (alt beyin), memeli beyin ve neokorteks (üst beyin) mevcuttur. Bu katmanlar, hem insanlık tarihinin hem de insanın bireysel tarihinin gelişim çizgisi olarak ele alınabilir. Evrimsel açıdan bakıldığında insan beyni sürüngenlerle paylaştığımız sürüngen beyinden, daha sofistike olan ve memeliler ile paylaştığımız memeli beyine, oradan da insanı entellüktüel düşünme biçimleri ile diğer canlılardan ayıran neokorteksin etkin olduğu duruma doğru evrilmiştir. Bireysel gelişim çizgisinde ise, yaşamsal fonksiyonlarının düzenlenmesi üzerinde etkili sürüngen beyin, doğumla birlikte gelişmiş olarak gelirken, en son gelişen bölge olan neokorteks yirmili yaşlara kadar gelişimini sürdürebilir.
Bebek Beyninde Regülasyon Nasıl Gelişir?
Bir bebek ise dünyaya çok iyi gelişmiş bir sürüngen alt beyin ve gelişimi diğer beyin bölgelerine göre en alt seviyede olan ve ergenlikte dahi gelişmeyi sürdürecek olan bir neokorteks- üst beyin ile gelir. Üst beyin geliştikçe yemeği daha rahat bekleyebilecek, uykuya ağlamadan dalabilecek ya da onu zorlayan durumlarda kendini sakinleştirmesi daha kolay olacaktır. Ancak, üst beyinin, alt beyine “dur bir dakika, telaş edecek birşey yok” diyebilmesi için bu iki beyin arasında bir bağlantı kurulması gerekir. Bilin bakalım, bu bağlantı nereden geçmektedir?
Elbette ki, duyguların, ilişkinin, sarmalanmanın merkezi olan memeli beyinden, yani limbik sistemden! Beyinin ilk yılda %72 (Knickmeyer ve diğ., 2008), ilk 3 yılda %80-90 oranında gelişiminin gerçekleştiğini düşünürsek,bebeğinizin çocukluğa geçerken kendini sakinleştirebilme becerisinin gelişimi için limbik sistemin sarmalayan ve şefkat gösteren ilişkiniz ile uyarılması gerekmektedir! Tehdit olarak algılanabilecek durumlarda-ki bu basit bir uykuya dalamama hali bile olabilir- ilişkiniz, henüz gelişmemiş olan üst beyinin fonksiyonlarının yerini alacak ve o geliştikçe üst beyinin yönetiminin alt beyine ulaşmasını sağlayan köprü bağlantıların kurulmasını sağlayacaktır. Yani, çocuğunuzun hayatının ilk yıllarında, ilişkiniz, üst beyinin alt beyine göz kulak olmasını sağlayacak ancak henüz oluşmamış o köprünün ta kendisidir.
Bebek Sevgi ve Şefkat ile Sarmalanmadığında Ne olur?
Erken dönem zor deneyimler olduğunda, beyin bu zor deneyimde kendini korumak için yapması gerekeni yapamadığından sürüngen beyin aşırı hassaslaşır ve tehdit olmayan durumları dahi tehdit olarak algılayarak cevap verir. Bu nedenle bazı bebeklerin diğerlerine oranla sakinleştirilmesi daha zor olabilir ve daha tetikte ya da daha çok kendilerini kapatarak tepki gösterebilirler. Sevgi, şefkat ve duyarlılık içeren bir ebeveyn bebek ilişkisi olmadığında ise sürüngen beyin gereğinden fazla aktif olmaya devam edebilmektedir. Erken dönem zor deneyimlerin ve stresin ileriki dönemlerde dahi daha küçük hipokampus yapısı ile ilişkili olduğu görülmüştür (Bremner ve diğ. 1997, Carrion ve diğ., 2007). Bu da, bu durumun sadece ilk yılları değil, kişinin tüm hayatındaki sakinleşme becerisini, performansını ve dayanıklılığını etkilediğine dair önemli bir kanıttır.
O halde, bebeğimizi, tüm hayatını etkileyebilecek bu alt beyinde kilitli halde kalma durumundan kurtarabilecek ve onun üst beyine çıkmasını sağlayacak şeyin ilişkimiz olduğunu artık biliyoruz. Dolayısı ile, zor anlarında onu regüle eden bizim onun sinyalleri ile onun ihtiyacına yönelik duyarlı cevapları vermemiz olacaktır diyebiliriz.
Uyku Eğitimi ile Bebek Beyninde ve Sinir Sisteminde Olanlar
Bu bilgiler ışığında o zaman bebeğin ağlamalarına, ağlamıyor olsa dahi sizin desteğinize ihtiyaç duyduğuna dair beden sinyallerine (örneğin gergin vücut, donuk bakışlar, saç çekme…vs) cevap vermediğimizde, bebeğin korku ve kaygı gibi duygularının da merkezi olan amigdalada kilitli kaldığını artık biliyoruz. Herhangi bir bakım verenin desteği olmadan limbik sistem uyarılamayacağı için, üst beyin ve alt beyinin birbirine bağlanarak ulaşacağı regülasyondan da bahsetmek mümkün değil bu noktada. Dolayısıyla, ona cevap vermediğimizde olan şey regülasyon olmuyor. Bebeğin alt beyninin verebileceği iki yanıttan ilki “daha çok ağlamak” olacaktır, çünkü tehditten kaçmaya çalışıyor ya da savaşıyordur. İkinci olası yanıt ise, kaçmanın ya da savaşmanın mümkün olmadığını hissettiği anda vereceği yanıt: donma veya çökmedir. İçinden çıkamadığı durumda sistem daha yükselerek donmaya ya da çökmeye dönebilir: bebek ağlamıyor olsa da kasları gergin, boşlukta kalmış gibi kasılmış ya da uyuşuk, çökmüş olabilir. Sonuç olarak bebek susmuş, hatta uykuya dalmıştır. Ancak sistem aslında büyük tehdit seviyesinde kapanmıştır.
Şimdi böyle bir durumda, uyku eğitiminin bebeğin korku ile başa çıkmayı, yalnız kalmayı ya da kendini tek başınayken de güvende hissetmesini öğrettiği söylenebilir mi? Elbette, hayır!
Sağlıklı bir uykuya dalma hali ancak ve ancak, bizim onu duygusal, duyusal ve zihnen saran ilişkimiz ile mümkündür. Ancak o zaman regülasyonu sağlayacak köprüyü bahsettiğim limbik sistem üzerinden kurabiliriz. Ancak, o zaman sistemi yukarıda bahsettiğim savaş, kaç, donma, çökme durumuna geçse dahi, sistemin dengede olduğu bir seviyeye (sosyal parasempatik sisteme) çekebiliriz.
Uyku Eğitimlerinin Bebeğin Ruhsallığına Aykırılığı
Özgüven gelişimi, tek başına güvende hissetme, yalnız kalabilme gibi durumlar ancak ve ancak bebeğin ruhsal gelişimi bunu içsel olarak hissetme durumuna geldiğinde mümkün olabilir. Anne ve babadan ayrı yatarak kendini güvende hissetme uygulanacak bir yol değil, bir sonuçtur. Bunlar biz istediğimizde değil, bebeğimiz hazır olduğunda gerçekleşir. Bu da çok kısa bir yol değildir ve bebeği belli bir sisteme koyarak ulaşamayız, çünkü…
Çünkü, bebek sperm ile yumurta birleştiği andan itibaren her aşamasında “Acaba varlığımı sürdürebilecek miyim?” seviyesinde yaşamsal tehlikeler atlattığı birçok yolculuk geçirir. Toksik olabilecek bir rahime yerleşme, kordondan beslenirken aldığı stres hormonları, komplikasyonsuz bir doğum olsa bile geçirdiği ve dışarıdan bakıldığında gayet yolunda olan bir sezaryen dahi bebek için travmatize edici olabilir. Bu durumda, geldiği dünyada yaşadığı zorlukları ağlayarak, kolik olarak, huzursuzlanarak ve aslında birçok yolla güvenli limanına anlatmak isteyecektir.
Çünkü, tüm bu yolculukların akabinde vardığı gezegen onun için bilinmezlerle doludur. Bilinmez ise tehlikelidir.
Çünkü, bu zorlu gezegende varlığını sürdürebilmesinin tek yolu bakım verenine yakın olmasıdır. Ondan cevap alamadığında da sürüngen beyni harekete geçiren müthiş bir kaygı ve korku hissedebilir.
Çünkü, ilk iki senede bakım vereninin, göz önünde olmadığında da varlığını sürdürdüğünden emin olabileceği bilişsel sistem yavaş yavaş gelişecektir. Dolayısıyla göz ile görünmeyen, dünyada var olmaya da devam etmeyebilir.
Çünkü, bebek dünyaya geldiğinde kendini bir arada tutan fiziksel ve ruhsal deriyi hissetmez. Tüm parçaları her yere dağılmış gibidir. Tutulmadığında, kucaklanmadığında, sarmalanmadığında paramparça hissedebilir. Ne kadar çok sevgiyle tutulur ise (fiziksel ve duygusal olarak), benliği ilk yıllar sonunda o denli bütünlenebilecektir.
Çünkü, tüm bunlara rağmen, onu bir sisteme koymaya çalışırsak, ilişkimizi talep etmek ve ondan faydalanmak yerine, sağlıksız bir biçimde, kendi kaynaklarına yönelebilir. Oysa, bu kaynaklar, yeterli miktarda güzel ve güven verici anılar olduğunda yararlanılabilecek güçte olacaktır. Henüz dünyadaki güvenli yaşam ve sevilebilirlik ile ilgili çuvalı yeterince dolmadan oraya yöneldiğinde kendini aslında ıssız bir çölde hissedecek ve duygusal anlamda donacaktır.
Dolayısıyla, bebeğin uyku eğitimi ile vaat edilen özgüven gelişimi, yalnız kalma kapasitesi, bağımsızlığı ancak ve ancak ihtiyaç duyduğu sürece, duyarlı ve istikrarlı bir şekilde sarıldığı sevgi dolu bir ilişkide mümkündür.
Bebeğin Uyku Gelişimi Nasıl Desteklenebilir?
Bebeğin uyku gelişimini desteklemek için tek yol uyku eğitimi vermek değildir. Korkularımız temel alınarak bize satılan bilgilerin birçoğu doğru değildir. Örneğin,
*Bebek emzirerek uyutulmamalıdır: Bebeğin yukarıda belirttiğim gibi parçaları tüm dünyaya dağılmış bir ruhsallıkta geldiğini düşünürsek, onu dünyada yaşamının sürdüğünü ve tüm parçalarının bir arada olduğunu hissettirecek şey yoğun bir duyusal tutulmadır. Bebek ile yüz yüze iletişim, sesimiz, kokumuz, salınımımız, onunla hareket etmek bu nedenle ona iyi hissettirir. Emzirme de bu yoğun duyusal sarmalanmayı bebeğin hem içini hem dışını doldurduğu, anne ile bir olduğu hissini veren bir tutulma şeklini verdiği için özellikle ilk aylar için yoğun bir regülasyon desteğidir. Zamanla bebek emerek regüle olmanın yerine ilişki içinde regüle olmayı koyabilecektir. Ancak, emme ilişkisi devam ettiği sürece bebeğin sinir sisteminin emerken rahatlaması da son derece doğaldır. Burada mesele, özellikle ilk ayları geçmiş bir bebek için, tek regüle olma şeklinin emme olmasıdır. Dolayısıyla, uyumak sadece emmeye bağlı olmadığı sürece emerek uyumak bir regülasyon problemi değildir ve son derece sağlıklıdır.
*Bebek sallanmamalıdır: Yukarıda belirtilen duyusal ihtiyaçlar nedeniyle, özellikle vestibüler sistemi desteğe ihtiyaç duyabileceği için salınım şeklindeki sallama destekleyici olacaktır. Bebek mobilite kazandıktan sonra sallanmaya daha az ihtiyaç duyabilir.
*Bebeğinizi kucağa alıştırmayın: Hayatının ilk aylarında daha çok kucağa alınan bebeklerin daha sonra daha az kucağa ihtiyaç duyduğunu, bunun tam tersi durumda, yani ilk aylarda kucağa alınmayanların daha sonra çok daha fazla kucak talep ettiğini ortaya koyan bir araştırmanın olduğunu söylersem, sanırım buna da yeterli cevabı vermiş olurum (Ainsworth, Bell ve Stayten, 1972). Bir de buraya, ancak doyurulmayan ihtiyaçların ısrarla devam edeceği yorumunu ekleyelim.
*Bebeğin gece emzirmeleri doktorun belirlediği sayıda olabilir, diğerleri kesilmelidir: Zamanla bebek emerek regüle olmanın yerini ilişki içinde regüle olmayı koyabilecektir. Ancak bu ani emmeden kesmeler ile yapılmamalıdır. Emzirme devam etttiği sürece gece emmeye devam etmesi de son derece doğaldır. Yoğun bir gece emme durumu var ise, semptomu ortadan kaldırmak yerine, öncelikle altında yatan nedeni anlamaya çalışmak gerekir.
*Bebeğin desteksiz uyuması için tek yol uyku eğitimidir. 2017’de Middlemiss ve ekibinin yaptığı araştırmanın net bir sonucu vardır: Bebek ağlarken yalnız bırakılmaksızın, ağlama sinyallerine cevap verilerek uygulanan destekleyici uyku müdahalelerinin etkili olduğunu ve toplam uyku süresini arttırdığını ortaya koymuştur!
Bu yazımda “Neden uyku eğitimini vermemeliyiz?” sorusunu ağırlıklı olarak beyin ve sinir sistemi üzerinden açıklamaya çalıştım. Güvenli bağlanma açısından çok daha detaylı bilgi içeren ve bebeğin uykusunu desteklemenin sağlıklı ruhsal yollarını aktaran bilgiler için “Uyku, Güvenli Bağlanma ve Bebeğiniz” isimli kitabımdan faydalanabilir ve bebeğinizin uykusunu anlayarak ilerleyebileceğiniz yol konusunda daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.
Sevgilerimle,
Sinem ÖZEN CANBOLAT
Gelişim Psikolojisi, M.A.
Kaynaklar:
Ainsworth, M. D. S., Bell, S. M., & Stayton, D. J. (1972). Individual differences in the development of some attachment behaviors. Merrill-Palmer Quarterly of Behavior and Development, 18(2), 123-143.
Bremner, J. D., Randall, P., Vermetten, E., Staib, L., Bronen, R. A., Mazure, C., … & Charney, D. S. (1997). Magnetic resonance imaging-based measurement of hippocampal volume in posttraumatic stress disorder related to childhood physical and sexual abuse—a preliminary report. Biological psychiatry, 41(1), 23-32.
Carrion, V. G., Weems, C. F., & Reiss, A. L. (2007). Stress predicts brain changes in children: a pilot longitudinal study on youth stress, posttraumatic stress disorder, and the hippocampus. Pediatrics, 119(3), 509-516.
Knickmeyer, R. C., Gouttard, S., Kang, C., Evans, D., Wilber, K., Smith, J. K., … & Gilmore, J. H. (2008). A structural MRI study of human brain development from birth to 2 years. Journal of neuroscience, 28(47), 12176-12182.
Middlemiss, W., Granger, D. A., Goldberg, W. A., & Nathans, L. (2012). Asynchrony of mother–infant hypothalamic–pituitary–adrenal axis activity following extinction of infant crying responses induced during the transition to sleep. Early human development, 88(4), 227-232.
*Uyku eğitimi ile burada kastedilen bebeğin sinyallerine cevap vermek yerine, bebek ile senkronize olmaksızın, eğitimin/eğitimcinin önceden belirlenmiş adımları ile sistematikleştirilmiş bir şekilde uyumayı öğreten metodlardır.
*Sinir sistemi ve beyin ile ilgili daha detaylı bilgi için Steven Porges ve Peter Levine’e ait makale ve kitaplar okunabilir. Tutulma, kapsanma, ruhsal deri konuları için D.Winnicott ve W.Bion okunabilir ve bu konular kitabım “Uyku, Güvenli Bağlanma ve Bebeğiniz”’de detaylı olarak açıklanmıştır.