Bebeğinizin kendi kendine uykuya geçememesinin nedenleri ve onun uykuya geçmesini kolaylaştırmak için yapabilecekleriniz…
Belki bebeğiniz doğduğu günden beri rahatça kendi kendine uykuya dalıyordur. Ya da bebeğiniz böyle olmasa da etrafınızda böyle bir bebeğe rastlamışsınızdır.
Eğer böyle bir bebeğe sahipseniz, ya da etrafınızda bu şekilde rahat uykuya geçebilen bir bebek varsa, bilin ki bu durum çok istisnaidir.
Bebeklerin kendi kendilerine uykuya geçememelerinin birçok sebebi vardır. Şimdi bunları biraz gözden geçirelim…
Uykuya Doğru Zamanda Gitmemek
Bebeklerin uykuya geçmekte zorlanmalarının bir nedeni, uykuya doğru zamanda götürülmemeleridir. İlk aylarında uyku ritimleri henüz oturmamış bebek mutlaka uyku işaretleri izlenerek uykuya götürülmeli ve büyüdükçe de (4.ay itibariyle) hem biyolojik olarak doğru saatler hem de uyku işaretleri gözetilerek uykuya yatırılmalıdır. Böylece, bebeğin uykuya geçmesini zorlaştıran adrenalin ve kortizol hormonları salgılanmadan uykuya rahat dalacağı zaman yakalanmış olur. Ama genellikle, “bebek iyice yorulsun öyle yatır” kanısı olduğundan, bebekler doğru zamanda uykuya götürülmemekte, bu nedenle de uykuya geçişte zorlanmaktadır.
Çevresel Uyaranlar
Uykuya geçmekte zorlanmalarının bir başka nedeni de çevresel uyaranlardır. Uyaran kulağa fazla bilimsel geldiği için, yazının devamında bunlara “ilgi çekiciler” diyelim. Bebekler için içine doğdukları dünya, bizim için olduğundan çok daha ilgi çekicidir. İlk zamanlarda beyin çevreden gelen bu “ilgi çekici”leri algılamak için yeteri kadar hazır olmasa da, zamanla bebeğin algısı bu “ilgi çekici”ler için uygun duruma gelir. Özellikle görsel, işitsel ve dokunsal ilgi çekiciler, bebeğin uykuya geçmesini zorlaştırabilir. Yatağının yanındaki çizgiler, perdeden sızan ışık, dışarıdan gelen korna sesleri, kıyafetindeki etiket…gibi her bir minik ayrıntı, onun bu dünyanın cezbeden ortamından ayrılıp uykuya geçmesine engel olabilir. Özellikle de bebeğiniz, 4.ayına girmiş ise, beyin gelişimi bu ilgi çekicileri daha iyi algılar hale gelir, ve yarım saatlik uyku döngülerinin arasında bile onun dikkatini yakalayarak daha da fazla uyanmasına sebep olur. Bu nedenle, bebek gece-gündüz ayrımını yaptıktan sonra, yattığı yerin olabildiğince karanlık olması, yatak çevresinin sakin bir görselliğe sahip olması, fonda çalacak sakin bir müzik (ya da ilk aylar için beyaz ses), rahat ve ortam ısısına uygun kıyafetler onun çevre ile ilişkisini kesip uykuya dönmesine yardımcı olacaktır.
Uyku Öncesinde Bir Rutininin Olmaması
Bebekler uykuya gittiklerinde çevresel “ilgi çekiciler” nedeniyle uykuya dalmakta zorlanırlar, ancak bu durumun bir de uykuya gitmeden önceki fazı vardır. Eğer bebeğinizi oyundan alıp bir anda uykuya yatırmaya çalışırsanız, henüz hala “uyarılmış”, yani “dikkati fazlasıyla açık” durumda olan bebeğiniz yine uykuya geçmekte zorlanacaktır. Bu nedenle, bebeğinize sakinleşebileceği ara bir köprü sunmak, onun uykuya kendisini hazırlamasını sağlayacaktır. Biz bu köprüye genelde “uyku öncesi rutin” deriz. Bu rutinin loş bir ortamda, uyuyacağı odada, sakin ve ayına uygun bir aktivite eşliğinde yapılması onu sakinleştirecektir. “Rutin” denmesinin sebebi, bu zaman diliminde yapılan aktivitelerin (örneğin pijama giymek, sarılmak, ninni söylemek, kitap okumak gibi) hep aynı faaliyetlerden oluşmasıdır. Bu şekilde hem bebek sakinleşecek, hem de bir sonraki adımın uyku olduğunu hep aynı şekilde tekrarlanan adımlar nedeniyle anlayabilecek ve yatmadan önce, uykuya kendini daha hazır hissedecektir.
Anne’den Ayrılma Kaygısı
Aslında uyku öncesi rutinin bir işlevi daha vardır ve bu da uykuya geçmekte zorlanmanın asıl nedenidir. Bebekler uykuya geçmekte zorlanırlar, çünkü annelerine (ya da birincil bakıcıları baba, büyükanne ya da başka bir bakıcı olabilir, ancak hepsinin yerine yazının devamında “anne” ifadesi kullanılacaktır) veda etmekte zorlanırlar. Uyku öncesi rutin, aynı zamanda anneye veda etmek için bir süreçtir. Bu nedenle de içinde bol bol ten tene temas ve kucak olmalıdır.
Anneye veda zorluğun altında hem birazdan altta bahsedeceğim “kendini güvende hissetmeme” duygusu yatar, hem de “annenin zihninden kopma korkusu”. Aslında bunlar bir yandan da birbirini besler. Yani, bir bebek kendini güvende hissetmediği için annenin zihninden kopma korkusu yaşar, ya da, annenin zihninden kopmaktan korktuğu için kendini güvende hissetmez. Annenin zihninden kopmak, bebek uykuya daldıktan sonra annenin dikkatinin artık onda olmamasından korkmak demektir. Çünkü özellikle eski zamanlarda, annenin dikkati bebeğin üzerinde ise bebeğin yaşama devam etme ihtimali çok daha yüksekti. Annenin dikkatinin bebeğin üzerinden çekilmesi, bebeğin yalnız kalması, yani yaşam tehlikesinin oluşması demekti. Bu nedenle, dünyaya gelen “her” bebek için annenin dikkatine sahip olmak yaşamsal bir gereklilik olmuştur.
İşte, bu nedenden dolayı, bebek annesini uykuya geçerken bırakamaz, çünkü kendini güvende hissetmez. İhtiyaç duyduğunda annesinin orada olacağından emin olamaz. İçinde ihtiyaçlarının zamanında karşılanacağına dair bir güven hissi henüz oluşmadığı için de annenin zihninde olmaya devam etmeye ihtiyacı vardır.
Uykuya Geçmekte Zorlanırken Asıl Mesele…
Bebeğin uykuya rahat geçememesindeki asıl sorun “kendini güvende hissetmemesi” ise, o zaman asıl çözümde “güvende hissetmesi” olacaktır. Güvende olma hissi ise ihtiyaçları istikrar ile mümkün olan en iyi zamanda karşılandığında oluşacaktır. “Bebeğimle Oynuyorum” adlı kitabımda da bahsettiğim gibi, “zihinde tutulma”nın yanı sıra bebeğin iki temel ihtiyacı daha vardır: beslenmek* ve temiz tutulmak. Bebek tüm bu ihtiyaçları karşılandığında kendini güvende hissetmeye başlar. Zamanla bu güven duygusu ile ilgili tecrübeleri çoğalır, birikir ve bebek annesi yanında olmadığında dahi bu güven duygusunu içinde hissetmeye başlar, yani güven duygusunu içselleştirir. İşte bağımsızlaşma sürecindeki ilk adımlar da böylece atılmış olur.
Ve işte o zaman…
İşte o zaman, o çevrenizde rastladığınız, kendi kendine rahatça uykuya geçen bebeklerden biri olma potansiyeline sahip olur. Verilecek destek ile uykuya kendi kendine geçmeye başlar.
Ve biz, bu nedenle, bebeği bir makine gibi uyku için eğiterek ayar vermek yerine, ilk aylardan itibaren anne ile ilişkisi üzerinden destek verip, uyku gelişimini doğal sürecinde oturtmaya çalışıyoruz. Çünkü, bebeği dış müdahalelerle eğiterek değil, içsel olarak hazır hale gelmesi için destek vererek uyku konusunda ilerlemektir doğru olan…
Tüm bebeklerime, kendilerini güvende hissederek dalacakları huzurlu uykular dilerim.
Sinem ÖZEN CANBOLAT
Gelişim Psikolojisi,M.A.
*Beslenme ihtiyacı “uyku” ile beslenmeyi de kapsamaktadır. Hatta, sadece fiziksel değil, zihinsel ve duygusal beslenmeyi de kapsar.