Ne zaman tek başına oynayabilecek? Ne zaman tek başına uyuyabilecek? Hiç kucağımdan inmek istemiyor!
Neden bir bebek tek başına kalmakta zorlanır?
Bildiğim yer…Ilık, loş, tam olmaya, bütün olmaya çok yakın…
Vardığım yer… Boşluk var…İçimde, çevremde…
Ancak o tanıdık koku, sıcaklık, ses geldiğinde (anne)… Ya da ona benzer bir koku, sıcaklık, ses (bir insana ait) beni sardığında…
İçim de çevrem de dolduğunda tekrar tam olmaya, bütün olmaya yakın hissediyorum.
Bunun dışında parçalar halindeyim dünya denen bu boşlukta… “Ben” diye konuşuyor olsam da, henüz bir bütün olarak ben yok…Sadece ortaya saçılmış parçalar var…
Ancak o bana baktığında, benim farkıma vardığında, nerede oluştuğunu anlamadığım huzursuzluklarımı giderdiğinde bir bütün hissetme deneyimine giriyorum.
O zaman parçalanmak, dağılmak, ölüm yok…
Onunla bir olabiliyorum, bir arada olabiliyorum. Bana onun varlığı deri oluyor.
Bebeğin dünyaya gelme deneyiminde yaşadıkları budur. Fiziksel olarak dünyaya gelmiştir, ancak psikolojik olarak anne karnından ayrılmanın zorluğu hala onunladır. Bu nedenle organlarını bir arada tutan deriyi hissetmekte zorlanır. Psikolojik bir deriye ihtiyacı vardır. Deri olmadığında kendini bir bütün olarak hissetmek çok zordur. Geldiği dünyada içinde açlık olarak ve çevresinde boşluk olarak hissettiği yokluk bütün olarak hissetmesini imkansız hale getirir. Ancak üzerinde ona o tamlığı hissettiren annenin, ya da, onun kokusuna, sesine, sıcaklığına, tutuşuna benzer insan kokusu, sesi, sıcaklığı, tutuşu olduğunda, parçalanmışlık hali o ilginin odağında bütünlenir. İçinde ya da dışında (henüz ayırdında değildir) oluşan huzursuzluklar giderildikçe, bulunduğu dünya adındaki boşluk güvenli bir hale gelmeye başlar. Zaman geçtikçe beyin ve kalp bu güzel anları hatırlamak üzere içinde saklayabilecek kadar deneyime sahip olur. Bu iyi bakım veren annenin o anda olmasa da bir süre sonra ihtiyaç duyulan bakımı vereceğine dair güven ile oluşan “içsel iyi anne”dir. Ve böylece, bebek o kendisini bir arada tutan ilgi ve duyarlı cevaplar olmadığında da içselleştirdiği iyi anne ile bir süre orada bir başına bekleyebilir.
Her yalnız kalabilen bebek sağlıklı bir şekilde mi bu bağımsız olabilme halini geliştirmiştir?
Bir bebeğin zaman zaman yalnız kalabiliyor olması onun bunu sağlıklı bir ruh halinde yapıyor olmasını gerektirmez. Şöyle ki, açlığına, ilgi ihtiyacına, uyku ihtiyacına, altının temizlenmesine ya da tek başına olduğunda hissettiği tehlike duygusuna ağlasa dahi duyarlı bir şekilde cevap verilmediğini düşünün. Hatta düşünmeyin ve bunu deneyimleyin (Bununla ilgili referansını maalesef hatırlayamadığım bir deney okumuştum). Yere yatın ve uzunca bir süre orada kalın. Susadığınızda, sıkıldığınızda, rahatlatılmaya ihtiyaç duyduğunuzda yerinizden kalkmadan eşinize doğru kollarınızı uzatarak ondan yardım isteyin. Eşiniz cevap vermediğinde sizin de yardım istemekten bir süre sonra vazgeçeceğinizi rahatlıkla söyleyebilirim. “Ben”liği oluşmuş, nispeten daha bütün hisseden bir yetişkin için bile bu varlığını red eden görmezden gelme durumu yardım istemekten onu vazgeçirecek kadar acı verici iken, parçalanmışlık hissinde bir bebeğin bu cevabı alamaması çok daha yıkıcıdır. Bu acı deneyimi yaşamamak için bir süre sonra o da talep etmekten vazgeçecektir. Ağlamayacak, gayet sakin bir görüntü altında kendi kendine rahat rahat oynuyormuş, kendi başına yatağında uykuya dalıyormuş gibi görünecektir. Ancak, ebeveyn bu durumu fark edip yaklaşımını değiştirerek ilişkiyi onarmadığı sürece, bu sağlıksız bağımsızlaşma hali bebeğin ileride özsaygı, özdeğer, insan ilişkilerinden faydalanma gibi konularda sıkıntı yaşamasının yanısıra sağlıksız bir benlik oluşumuna da neden olacaktır.
Sağlıklı bağımsızlaşma nasıl olmalıdır?
Winnicott’ın da dediği gibi, yalnız kalma kapasitesi ancak “öteki”nin (öncelikle birincil bakıcının, genelde annenin) varlığı içinde sağlıklı bir şekilde gelişebilir. Bu denli dağılmışlık hissi ile dünya denen bu boşluğa gelen bebek, öteki onu fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak tutabildikçe kendini güvende hissetmeye başlar. Bebek fiziksel olarak doğum ile anneden ayrılmış olsa da, ilk dönemde psikolojik olarak anne ile bir yapışıklık içindedir. Bu yapışıklık ihtiyacına duyarlı ve istikrarlı bir şekilde cevap aldığında sağlıklı bir şekilde ayrılma deneylerine başlayabilir. İlk aylarda dahi, oynanan yüz yüze oyunlarda bu ayrılabilme kapasitesinin ilk deneylerine şahit oluruz. Bebek ile anne karşılıklı gülüşürler. Anne bebeği güldüren sesler çıkarır, bebek bu seslere güler ve bu birkaç kere tekrarlanır. Sonra bebek yüzünü bir şekilde (yorgunluktan, çevreyi keşfetme isteği ile vs) anneden başka yöne çevirir. Eğer bu çevirme, özellikle çevreyi keşfetmek için ise, aslında döndüğünde annenin orada olacağına duyduğu güveni işaret eder. Anne burada bebeğin yüzünü çevirmesine izin vermekte midir? Onu bıraktığı yerde sakin bir liman gibi beklemekte midir? Çünkü, eğer böyle ise ileride yaşayacağı daha büyük ayrılıklara onu hazırlayacak olan “ayrılma ve tekrar bütünleşerek tam hissetme” deneyimini bebek sağlıklı bir şekilde gerçekleştirir.
Buna benzer deneyimleri bebek bohçasında biriktirdikçe, bebek bu dünyada yalnız kalma kapasitesini de geliştirebilmeye başlar. Emekleyerek uzaklaşır ama dönüp baktığında annenin dikkati ondadır. Uykuya dalarken sakinler, ancak tekrar huzursuz hissettiğinde annenin dokunuşu onunla buluşur. Emerken kafasını kaldırıp diğer koltukta oturan babasına bakar ama tekrar dönmek için meme oradadır. Oyunda, beslenmede, uykuya dalarken yaşadığı tüm iyi bakım deneyimleri (ayrılmayı ve tekrar ihtiyaç duyduğunda cevap bulacak şekilde bütünleşmeyi sağlayan deneyimler) artar ve bebek için, artık yalnız kaldığında tekrar dönebileceği o güvenli limanı annenin güzel anıları, kalbinde ve beyninde, yani içsel olarak oluşur. İşte bu noktada ancak, ebeveynlerinin varlığını odada hissederken tek başına oynaması, keşfetmesi ya da uyuması sağlıklı bir hal alır.
Yani, biz istediğimiz zaman kendi başına oynama, biz istediğimiz zaman kucaktan inme değil, bebeğimizden gelen, tam bağımlılık ilişkisi içinde filizlenmeye başlayan bağımsızlık adımları ile yalnız kalma kapasitesi sağlıklı bir biçimde gelişecektir.
Ayrılabilecek güveni hissedebilmeleri için öncelikle bütün hissetmeye ihtiyaçları olduğunu hep aklımızda ve kalbimizde tutalım. Bütün olmaya ve ayrılmaya bizim tahammülümüzün sınırları, bebeğimizin bağımsızlaşarak sağlıklı bir benlik geliştirme potansiyelini belirleyecektir. Dolayısıyla, sorgulayacağımız şey, bebeğimizin ne zaman kucaktan ineceği ya da yalnız uyuyacağı değil, bizim bu ayrılma ve birleşme anlarında ne kadar kalabildiğimiz, ne kadar cevap verebildiğimiz ve o halde olmaya tahammül sınırlarımızdır.
Sevgilerimle,
Sinem ÖZEN CANBOLAT
Gelişim Psikolojisi, M.A.