Ye Oyna Uyu

Anneler de Öfkelenir!

Bebekler ağlar. Annenin öfke ve tahammülsüzlük hissetmesi bebeğin daha da gerilmesine yol açabilir. İşte, bu kısır döngüden çıkmak için yapabilecekleriniz… 

 

 

 

Her bebeğin karakter yapısı, ihtiyacı, birbirinden farklıdır. Aynı ebeveynden doğan iki kardeş bile birbirlerinden çok farklı yapılara sahip olabilir. Bu yüzden bebeği tanımak, ona has özellikleri anlayabilmek, size verdiği mesajları alıp anlamlandırabilmek çok önemlidir. Onu dikkatle gözlemlemek, bu işaretleri daha iyi anlamanıza yardımcı olabilecektir. Örneğin, ne zaman, neye nasıl tepkiler veriyor? size ne söylemeye çalışıyor?… Ağlamak bebeğin en sık verdiği tepkidir. Dikkatle incelendiğinde ağlamalarının da farklı ihtiyaçlara göre farklı şekillerde olduğu  görülür. Bu farklılıkları anlamak bebek ile iletişiminizi çok rahatlatacaktır. Onun da kendini daha güvende hissetmesine, sizinle bağlanma sürecini daha rahat yaşamasına yardımcı olacaktır. Fakat bu her zaman burada yazıldığı kadar basit olmaz.  Doğum sonrası hormonal dengenin değişmesi, yeni sorumluluklar, geçmişten taşınan kişisel özellikler (takıntılar, korkular, travmalar… vs) annenin bebeği ile ilişkisini oldukça etkileyerek, bu işaretleri görmesini ve anlamasını zorlaştırabilir. Bu durum, annenin bebeğini, hatta kendisini yatıştırmasına bile engel olabilir. Tüm bu süreç halihazırda bu kadar karmaşıkken, bazı durumlarda anne ve bebek, farkında olmadan çok daha kaotik bir noktaya sürüklenebilir.

Bebekler ağlar. Bazen karnı tok da olsa, altı temiz de olsa, kucağınızda da olsa, fiziksel bir problemi olmasa da, ne yaparsanız yapın, onu susturamayabilirsiniz. Bu olağan bir durumdur. Fakat her ne kadar bunun normal bir durum olduğunu biliyor olsa da, bir çok anne yoğun öfke ve tahammülsüzlük duygularına engel olamaz. Bu duygular da bebeğin daha da gerilmesine ve daha fazla ağlamasına yol açar. Böylece bebek ve ebeveyn kendilerini, birbirlerinin stresini provoke ederek artmasına yol açan bir kısır döngü içinde bulur. Kısır döngünün kırılması, taraflardan birinin bu döngüden çıkması ile olacaktır, bu ilişkide bunu yapacak kişi tabii ki annedir. Annenin böyle bir döngüye girilmiş olduğunu fark etmesi ve kendini yatıştırma yoluna gitmesi gerekir. Peki bu nasıl olabilir?

İçinizde öfke ve tahammülsüzlük duygularının oluştuğunu hissettiğinizde, bebeğe bu gerginliği aktarmadan, onu kısa süre için bile olsa yatağına yatırabilirsiniz veya odada başkası var ise, ona verebilirsiniz. Böylece kendinizi gevşetme imkanı bulabilirsiniz. Bunun için sakin bir ortama da geçebilirsiniz (başka bir odaya geçmek veya evin dışına çıkmak, …vs). Herkesin kendini gevşetme şekli farklı olabilir. Sizin böyle zamanlarda kullandığınız bir yönteminiz var ise, onu uygulayın, yok ise, öncelikli olarak nefesinize odaklanıp, biraz nefes çalışması yapmak işe yarayabilir. Öfke doğal bir duygudur. Öfkelenmek kötü değildir, zararlı olan devamlı bir şekilde öfkeli ve gergin olmaktır. Öfkenin ve gerilimin bedenden olabildiğince kısa sürede atılmaması, bebeği germenin yanı sıra, sizde de fiziksel sorunlara sebep olabilir. Öfkelendiğinizde daha hızlı nefes alıp vermeye başlarsınız, bu da kalp ritminizin yükselmesine sebep olur. Kalp atışının yükselmesi, bedeninize “acil bir durum var” mesajı yollar. Bu mesaj tüm sistemi kaçmaya veya  savaşmaya programlayacağından tüm kaynaklarını da bu davranışların üretilmesine ayıracaktır ve bağışılık sisteminizi baskılayıp, hastalıklara daha açık hale gelmenize yol açabilecektir. Bu sebeple de, öfkenizin, gerilimin çok uzun süre devam etmemesini sağlamak, bedeni gevşetmek, sağlığınıza da çok daha iyi gelecektir. Bununla beraber, bebeğinize daha sakin ve huzurlu bir ortam oluşturmanızı sağlayacaktır.

Bedeni gevşetmenin en kolay yolu doğru nefes almaktır. Bunu yapmak için elinizi karnınıza koyup, derin bir nefes alın. Nefes alırken göğsünüz yerine karnınızın şişmesi, verirken de inmesi gerekir. Buna diyafram nefesi de denir. Bu şekilde içinizden 4’de kadar sayarak derin bir nefes alın (5 veya 3 de olur, kendinize göre değiştirebilirsiniz bu sayıyı), 4’e kadar sayarak nefesinizi tutun, yine 4’e kadar sayarak tamamını yavaşça boşaltın ve 4’e kadar sayarak bekleyin. Bunu bir kaç defa tekrar edin (ilk denemelerinizde baş dönmesi olabilir, çok zorlamadan yapın, pratik yaptıkça azalacaktır). Zaman içinde o süreyi saymadan da bu nefes çalışmasını yapabileceğinizi göreceksiniz. Bu süreçte, nefes alırken, içinize dolan beyaz bir ışığı gözünüzde canlandırmak da iyi gelebilir. Beyaz ışığın tüm bedeninize yayıldığını sonrasında da içinizdeki tüm negatif enerjiyi, öfkeyi toplayıp, farklı bir renk ile verdiğiniz nefesle dışarıya boşaldığını düşünün.

Gün içinde koşuştururken nefesimize çok dikkat etmeyiz, oysa doğru nefes aldığınızda, beyninize daha fazla oksijen gider, zihniniz daha rahatlar, zihin rahatlayınca beden de rahatlar. Sakinleştiğinizi hissettiğinizde bebeğinizin yanına dönüp tekrar onunla iletişime geçin. Onun da daha rahat edeceğini göreceksiniz.

Bu yönteme alternatif olarak sayı saymak da işe yarayabilir. Sakin bir yere geçip, 10’ar 10’ar saymak, 100’den geriye 4’er 4’er saymak gibi çeşitli şekillerde, zihninizi farklı birşeylerle meşgul edip, öfke ve geriliminizi rahatlatmayı deneyebilirsiniz. Ayrıca, spor yapmak da (yürüyüş, yoga, boks, … hangisi hoşunuza gidiyorsa onu seçin) bedendeki gerilimin atılmasında çok faydalıdır. Beden fiziken yorulduğunda rahatlar, beden rahatladığında zihin de rahatlar.

Tüm bu denemeler sonucunda eğer rahatlayamadıysanız, bu konuda profesyonel bir destek almayı da düşünebilirsiniz. Zihninizde rahatlamanızı engelleyen, sizin bile farkında olmadığınız, çocukluğunuzdan bugüne taşımış olduğunuz meseleler olabilir. O konuları farkedip, üzerinde çalışmak sizin üzerinizden yük alacaktır ve bebeğinizle olan etkileşimizini çok daha sağlıklı hale getirecektir.

 

Bebeğinizle huzur ve keyif dolu günler…

Psik.Dr. İrem Akduman Akın

 

Facebook
Twitter
Email
Print